İtalya’da Gezilecek Yerler

Venedik

İtalya’da gezilecek o kadar çok yer var ki… Henüz hepsine gitme fırsatım olmadı ancak hem Interrail gezimizde hem de 4 sene önce Ets tur ile yaptığım ana hatlarıyla Venedik-Floransa-Roma-Napoli gezisinde bu şehirleri ve çevrelerindeki kasabaları/şehirleri görmüş oldum. Her iki gezimizde de Venedik, Floransa ve Roma’da konakladık, turla gittiğimizde birçok yeri de ekstra turlarla gezdik. Bu yazıda da gittiğimiz yerlerden aklımda kalan izlenimleri, gezilecek önemli noktaları bulabilirsiniz.

Bence yazacağım yerlerin hemen hepsine tursuz gitmek mümkün, Interrail deneyimlerime dayanarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Tabi bir de şunu söylemekte yarar var; mesafeler kısa olduğu için fazla yorulmadan birçok harika yeri görmek mümkün olduğundan İtalya turla gezmek için de en elverişli olan ülkelerden biri. Şehir şehir gezerim, öyle hepsini aynı anda yapmam diyorsanız zaten tura hiç ihtiyacınız hiç yok.

Venedik kanallar

Venedik küçük bir yer olduğundan her yerini gezmenizi, daracık sokaklarına girip çıkmanızı öneririm. Gondol turları TL’ye çevirdiğimizde pahalı olsa da bence en az 1 kez yapılmalı. Düşününce Rialto Köprüsü Venedik deyince aklıma gelen ilk fotoğraflardan diyebilirim. Venedik’te dondurmanızı alıp kanal kenarında afiyetle yemek, pazarında gezinmek ise anılarınızda yer edeceklerden. San Giovanni Sokağı’nda da leziz dondurma ve dilim pizzalar alabileceğiniz yerleri bulabilirsiniz.

Venedik’e yaklaşık 1-1,5 saat uzaklıktaki Verona İtalya’nın en beğendiğim şehirlerinden biri. Verona, Romeo & Juliet eserinin geçtiği yerlere ev sahipliği yapıyor ve Juliet’in eviyle ünlü. Sanıyorum Romeo’nun da evi varmış ama halka açık olmadığından ziyaret etmedik sanıyorum, çünkü onu hiç hatırlamıyorum. “Letters to Juliet/Aşk Mektupları” filmini izleyenler varsa Verona’yı anımsayacaktır. Şehrin meydanları da oldukça geniş ve güzel, ortasından Adige Nehri geçiyor. Dünyanın en büyük 3. amfitiyatrosu da burada. Roma ya da Floransa’ya nazaran daha düzenli gelmişti. Venedik’ten Verona’ya trenle de ulaşım mümkün, yaklaşık 1 saat sürüyormuş (Fiyatı da 9-30 Euro arasında değişiyor.).

Verona

Garda Gölü kıyısındaki Sirmione kasabası da Verona’dan yaklaşık 1 saat sürüyor. Sirmione surlar içinde bir kasaba. Sokaklarındaki evler, çiçeklerle süslü bahçeler ve rengarenk makarnaların satıldığı dükkanlar en çok aklımda kalanlardan. Elbette Garda Gölü’nde insanların ve kuğuların birlikte yüzmesi de unutulmazlar arasında. Turla gittiğinizde ise yüzeceğiniz kadar çok zamanınız olmadığından vaktinizi daha çok gezmeye ayırın derim. Sirmione kasabası aynı zamanda termal sularıyla da ünlü. Bu sebeple de ayrıca gelip konaklanan bir yer.

Floransa Ponte Vecchio

Floransa Interrail ile gittiğimde çok sevdiğim, turla gittiğimde “Burası mıydı benim sevdiğim yer?” dediğim, turla ve bireysel gitmenin farklılıklarını da yaşatan bir şehir oldu benim için. Turla gittiğimizde ziyaret edilebilecek her yer kapalıydı, sağolsun turumuz tam gününde Floransa’ya götürdü bizi. Uffizi Galerisi ve Pitti Sarayı (Palazzo Pitti) Interrail gezimizde ziyaret edip oldukça sevdiğimiz yerlerdi, hatta itiraf etmek gerekirse Uffizi’yi Louvre’dan daha çok sevmiştik. Sonrasında Dan Brown’un kitaplarından uyarlanan son film olan “Inferno/Cehennem”de Uffizi’nin gizli geçitlerini de görüp bir kez daha sevdim. Pitti Sarayı’nın ise bahçelerini dolaşmak ve eski dönemlerden kalma kıyafetlere göz atmak oldukça keyifli ve bir o kadar da vakit alan bir aktivite olmuştu, hatta kapanış vakti geldiğinden bahçenin tümünü gezememiştik. Floransa’nın en önemli yapısı ise Vecchio Köprüsü (Ponte Vecchio). Özellikle gün batarken bu köprünün üstünde olmak ve gitarıyla şarkılar söyleyen birine rastlamak en romantik aktivitelerden biri. Köprünün üstünde yüzyıllardır kuyumcular bulunmakta. Bunların tepesinde ise Uffizi ve Palazzo Pitti’yi birbirine bağlayan, Medici’nin eski sarayı ve yeni sarayı arasında rahat gezmesini sağlayan bir koridor mevcutmuş, mimarıyla aynı adı taşıyan Vasari Koridoru. Koridordan geçmedim ancak şehrin en güzel manzaralarının bu koridordaki küçük pencerelerden izlendiği söyleniyor, şansınız olursa siz geçin derim. Floransa’yı daha detaylı mı yazsam diye çok düşünmüştüm, paragrafın uzunluğuna bakacak olursak belli ki yazacak çok şeyim varmış, kendimi bu noktada durduruyorum:)

Pisa ise bence sadece Pisa Kulesi’nden ibaret, elbette sizin de fotoğraflarınız arasında bu da olsun ama pek başka bir şey beklemeyin buradan derim. Bir de çok kalabalık olduğunu ve doğru açıyı yakalamak için kendinize bir yer bulmanın zorluğunu söylemeden geçmemek lazım. Floransa’dan Pisa’ya trenle rahatça ulaşabilirsiniz.

San Gimignano

San Gimignano Ortaçağ’dan kalma kuleleriyle ünlü, kulelerini hatırladığımı söylersem yalan olur ama Toskana vadisinin harika manzaralarına açılan daracık sokaklarını hatırlıyorum. Şehir surlar içinde, taş sokakları arasında kendinizi Toledo’da da hissedebilirsiniz, zaten her ikisi de UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Eskiden 72 kulesi olan şehirden sadece 14 tane orijinal kule günümüze kadar gelmiş. Şehrin tarihi de oldukça eskilere dayanıyor, M.Ö. 3. yüzyılda ilk yerleşimlerin yapıldığını gösteren arkeolojik bulgular mevcut. Şehre Floransa ve Siena’dan düzenli olarak kalkan otobüslerle ulaşmak mümkün. (Tren de bir seçenek ama doğrudan şehre giden bir tren yok anladığım kadarıyla, bir noktada yine otobüse binmek gerekiyormuş.) Şehre girdiğinizde hemen soldan 2. pizzacıda bir amca harika pizzalar yapıyor, dilim pizzalarından yemeden geçmeyin (maalesef ismini not almamışım).

Toskana

Siena fotoğraflarıma baktığımda San Gimignano ile karıştırmaya çok müsait olduğunu görüyorum, aslında San Gimignano’nun diğer şehirlere kıyasla kendine özgü bir mimarisi olduğu söyleniyor, dikkatli bakınca farkı görülüyor elbette. Siena’yı Avrupa’nın en büyük meydanlarından biri olan Campo Meydanı’ndan tanıyabilirsiniz zaten. Bu meydanda belirli tarihlerde Palio denilen her biri şehrin farklı bölgesini temsil eden amblem ve renklerle bölgeler arası at yarışları yapılıyor. Yine dar sokakları, taş yolları arasında yürümenin oldukça zevkli olduğu bir şehir. Bir de burada şehrin eski pastanelerinden biri olan Nannini’de badem ezmeli kurabiye yemiştik, tatmak için taneyle satın almak mümkündü ve lezzetliydi diye hatırlıyorum (Benim badem ezmeli bir şeyi sevmediğim nadir görülür zaten:)).

Roma‘dan ayrıca detaylı olarak birkaç yazıda bahsettim. O yazıları okumak isterseniz arama bölümüne “Roma” yazıp ilgili yazılara ulaşabilirsiniz. “Roma’da Görülmesi Gereken Özel Bir Kilise” ve “Roma’da Tiramisunun Adresi” yazılarımı ise okumadan gitmeyin bence:)

Castel Gandolfo

Nemi ve Castel Gandolfo birbirlerine çok yakın iki yer. İkisi de göl kıyısında şirin kasabalar. Roma’dan 40 dakikalık bir tren yolculuğuyla Albano Gölü kıyısındaki Castel Gandolfo’ya ulaşmak mümkün. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla Castel Gandolfo’dan otobüsle de Nemi’ye geçebilirsiniz. Bu arada Gandolfo yazdıkça elim hep Gandalf yazmaya gidiyor, Yüzüklerin Efendisi serisini okuduysanız ya da izlediyseniz sizde de aynı çağrışımı yapmıştır herhalde:) Her iki kasabada da göl manzarasını, daracık sokaklarını, renkli evleri fotoğraflamak, şirin kafelerinde oturmak oldukça keyifli. Elbette Nemi’nin dağ çileğini de unutmamak lazım, gerçi biz çilekli turtasını pek sevmedik ama belki yediğimiz yerle alakalıdır. Genellikle turlarda bu bölgeyle birlikte Castelli Romani Alışveriş Merkezi’ne de götürülüyor. Burası birçok ünlü markayı daha uygun fiyatlara bulabileceğiniz açık hava AVM’lerinden ama alışveriş gibi bir niyetiniz yoksa sıkıcı gelecektir, çünkü çevresinde görülecek başka bir şey yok. En iyisi bir kafede oturup bir şeyler içmek.

Nemi Gölü

Napoli İtalya’nın diğer şehirlerine göre oldukça farklı kalıyor, daha çok varoşları gibi düşünebilirsiniz ama aklınıza Türkiye’deki varoşlar da gelmesin. Güvenlik konusunda birçok uyarı oluyor burayı ziyaret ederken ama yine rehber abartmalarının oldukça fazla olduğunu düşünüyorum hele de Türkiye’deki büyük şehirlerden geliyorsanız… İtalya’nın kalabalık şehirleri arasında 3. sırada yer almasının da etkisi olsa gerek. Napoli’nin pizzası da diğer şehirlere göre farklı, bol domates soslu, hamuru biraz daha kabarık. Ben Napoli pizzasındansa diğer şehirdekileri tercih ederim ama damak zevki elbette. Napoli’de ara sokaklarda bir pencereden diğerine uzanan çamaşırlar görmek mümkün, ana caddesi ise mağazalarla dolu.

Pompei

Napoli’den Pompei‘e de trenle geçebilirsiniz, yaklaşık 40 dakika sürüyormuş. Pompei Vezüv yanardağının patlamasından sonra bir şehirden ve insanlarından arta kalanları görebildiğiniz bir açık hava müzesi, patlamadan dolayı taşlaşmış insanlar en ilgi çekici ve trajik olan bölümlerinden biri. Dönemin en zengin şehirlerinden birinin olağan bir günde yanardağ patlamasıyla bu hale gelmesi doğaya karşı ne kadar savunmasız olduğumuzu bir kez daha gözler önüne seriyor elbette. Bunlar dışında Efes’i gezmekten çok bir farkı yok diyebilirim.

İtalya’nın hemen her köşesi görülmeye değer, tarihini anlatayım derseniz de yaz yaz bitmez; en iyisi gidip yerinde görmek ve dinlemek:)